14 Ağustos 2008 Perşembe

Fakirliğin Göz Kör Olsun




Küçülüğümde, büyük ekonomik sıkıntılarımız
vardır. Çok küçük bir bütçemiz ve sürekli dalgalanan bir aile ekonomimiz ile geçinmeye çalışırdık. Babamın haftalık olarak aldığı ücretle masraflarımızı karşılar ve her hafta o zamanlar daha yeni yeni açılmaya başlayan süpermarketlerden birine giderdik ve erzağımızı alırdık.

Sanırım 7-8 yaşlarında iken yine bir gün market alışverişini yaptıktan sonra kasaya geldik ve aldıklarımızı poşete doldurmaya başladık. Annem de parayı ödemek için cüzdanını açtı ama paramız aldıklarımız için yeterli değildi. Annem çok utanmıştı. Ben ve kardeşim ise ne olduğunu anlayamamıştık ama annem bize elimizdeki bazı şeyleri bırakmamızı söyledi. Bizde bazı şeyleri ayırarak paramızın yettiğine göre ayarladık. O gün ben mevuzuyu anlayacak yaşta değildim ama annemin üzüntüsünü hiç unutamam.
Bu olay benim çocukluğuma dair hiç unutmadığım hadiselerden biridir. Neden unutmadığımı da çok analiz etmedim aslında. Ama bugün ev için bir şeyler almaya markete gittiğimde önümdeki bir bayanında başına annemin o gün başına gelene benzer bir durum geldi. Hâli vakti çok yerinde olmadığı izlenimi veren bir hanım önümde birşeyler almıştı ama parası çıkışmadı. Aldığı üzümü ve makarnayı bırakmak zorunda kaldı. 3-4 ytl lik birşeydi sanıyorum. Benim aklıma hemen yine o gün geldi. Annemin de parası yetmemişti ve ihtiyacı olan 10bin TL idi. Hani Mimar Sinan resimli olan yeşil paralardan...Zaten birtek o para ile 1000 TL li Fatih Sultan Mehmet'in resmi olan mavi renkli parayı hatırlarım eskilerden. 1000 TL de çok değerli bir paraydı bizim için. Çünkü 1000TL ile 1 kg kıyma alıp köfte yapardı annem. Nerden mi hatırlıyorum? Çünkü kıymayı almaya ben giderdim ve her zaman "az yağlı köftelik kıyma" diye özellikle tembihlenirdim.
Bu gün önümdeki hanıma yardım etmek istedim. Onun eksiği olan birkaç YTL yi verebilirdim. Ama nasıl bir tepki vereceğini bilemediğimden ürktüm. Yanlış anlaşılmaktan korktum açıkçası. Kim nerden bilecek ki benim annemin bu tür bir macerası olduğunu ve bu kadının düştüğü durumu az çok anlayabildiğimi?

Fakirlikten ve parasızlıktan nefret ediyorum. Zengin olmak ve mal hırsım. Allah hazinelerini kime vereceğini bilir ve beni mal mülk ile imtihan etsin istemem. Zaten yeterince imtihan konum var.Ama temel ihtiyaçlarını almak için bile zorlanan insanlara şahit oldukça içimden parçalar kopuyor. Benim hayatımın çooook uzun bir bölümü bu tür mücadelenin içinde geçti. Çocukken hiç birşey hissetmiyordum ama büyüdükçe bazı şeylerin farkına varıyor olmak acı vericiydi. Ondan dolayı eski Türk filimlerindeki "fakir ama mutlu" edebiyatına da acayip uyuz olurum. İnsan hem fakir hem de mutlu olamaz. Tabii zenginlikte mutluluk getirmez ama fakirlik kesinlikle mutsuzluk getiriyor.

Belki de en sevdiğim Türk büyükleri bundan dolayı hep Fatih Sultan Mehmet ve Mimar Sinan olacaklar .

Hiç yorum yok: