30 Aralık 2012 Pazar

KITCHENETTE, Belçika Usulü Waffle ve Yalnızlık



Dün akşam itibari ile arkadaş olarak adlandırdığım şahsiyetlerden bekar kalan sonuncusunu da kayıp ettim. Bütün camia olarak yastayız. Hali ile beni yine bir yalnızlık psikolojisi kuşatmış durumda. Ayrıca, arkadaşım adına sevinmem gerektiği halde böyle hissettiğim için de ayrı bir aşağılık adam hissiyatım var ki ondan hiç bahsetmeyeyim.

Bir pazar gününde birkaç yüz lira harcayarak kendimi iyi hissedebileceğimi sanmıştım ama Capacity bile şu an ki psikolojime iyi gelemedi. Kitchenette tamamen bilinçli tercihlerimin neticesinde yediğim kazık belki kendime getirir beni ama an itibari ile umut yok.

Haftasonu bir şeyler yapabileceğim son insan da artık aramızdan ayrılınca yalnız başına yenilen Belçika usulü waffle ile çay sadece ağzımı tatlandırdı o kadar. Halbuki 2 çift lafın belini kırmaya olan ihtiyacım yerli yerinde duruyor.

Her geçen gün insanların neden evlendiklerini daha iyi anlamaya başlıyorum. Tamamen yalnızlıktan...Yoksa ideal eş, aşk, sevgi, muhabbet falan hep yalan. Çoğu kişinin bunları bulana kadar aramaya mecali ya da sabrı yok. Geriye benim gibi arayan bir küçük azınlık kalıyor ki onların da hali içler acısı (Bknz: Şekil 1-a)

Yine de aramakla bulunmaz bulanların ise sadece arayanlar olduğu felsefesine bağlıyım. Bu zaman kadar bekledim daha azına razı olmaya niyetim yok. En kötü ihtimalle pazar günlerimi çay, waffle ve kitap eşliğinde kitchenette yalnız geçiririm. Ne de olsa alışırım bir gün.

Napalım ?


18 Aralık 2012 Salı

Nefes Almak




Bugün sabah namazına kalktığımda bir perişanlık hissettim. Çok zor kalktığım gibi bir halsizlik de vardı. Bir de canım fena halde işten kaytarmak istiyordu. İtiraf ediyorum...



Bu yüzden işe gitmedim ki bu benim için oldukça sıra dışı bir davranıştır. Evde kalıp biraz ekstra uykunun üstüne keyif çattım. Kendimi resetledim de diyebiliriz. Yeni işe başladığımdan beri bir kaos içinde yaşayıp gidiyorum. Durup düşünmeye ve nasıl bir hayatım olduğunu değerlendirmeye ihtiyacım varmış meğersem.

Üzerimde hissettiğim baskını üstesinden gelmenin yollarını bulmam gerekiyor. Bugünkü düşünsel aktivitelerimin sonucunda ulaştığım tek cümlelik sonuç bu. Ama aslında daha büyük problem neden üzerimde baskı hissettiğim.

Gayet normal ve rahat bir hayatım var. Herhangi bir şeye karşı hırs duymuyorum ya da eksikliğini hissettiğim büyük bir şey yok. Olsaydı daha iyi olacağımı sandığım bazı şeyleri hala hayattan bekliyorum tabii ki ama bunlar olmazsa ne üzüleceğim ne de büyük hayal kırıklığına uğrayacağım.

İlginç olan şey ise hayatımı daha iyi yapacağını düşündüğüm hiçbir şeyin maddi şeyler olmaması. Sanırım bu yaşadığım ortamla yaşadığım en büyük ikilem. İnsanlardan çok ciddi olarak hayattaki beklentilerim açısından ayrışıyorum bu da etrafımı anlamamı ya da etrafımın beni anlamasını zorlaştırıyor. Evim yok, arabam da yok. Yaz tatillerinde de fellik fellik dolaşmıyorum ya da kızların peşinden de koşmuyorum. İstesem bunların hepsini biraz kasarak da olsa elde edebilirim. Ama neden kasayım ki? Hele bir de günaha girmeyi de beraberinde getirecek süreçlerden Allah korusun.

Bazıları için büyük imtihan olabilecek şeyler benim için çok basit aslında ve bunu Allah'ın büyük lütfu saymışımdır. Müptelası olduğum komformizim haricinde bu hayattan beklentisi olmamak yaşanılabilir bir ömür için çok kolaylaştırıcı bir unsur.

İşte tam bu noktada bir süredir yaşadığım stres ve hissettiğim baskının anlamını veremiyorum. Yaptığım işte Türkiye'de sayılı kişilerden olduğuma inanıyorum. Sapık gibi kapitalizme daha çok hizmet edicem diye insanlığımdan çıkmaya niyetim yok. Kendini geliştirme geyikleri altından o kurs senin bu sertifika programı benim dolaşmayacağım. Canım isterse ve yalnızca canım isterse belki bazı kurslara gidebilirim o kadar. Düzenli bir gelirim var ve bu da bana aileme rahatlıkla bakma imkanı veriyor ki Allah'ıma en çok bu konuda şükrediyorum. Bir yere CEO olmak için kassam belki olabilirim ama ceo olanları görünce pek de iyi bir şey olduğunu sanmıyorum. En azından benim için.

Durup dururken kendi kendime dert edinmeye başladığım konuları bugün tekrar düşününce kendimi resmen ayıpladım. Hem de kendime şunu tekrar hatırlattım:

"Müslümanın derdi olmaz."

Dert edinecek ahiretini ve davanı dert edin. Geri kalan şeyleri dert etmek de nerden çıktı ki...

11 Aralık 2012 Salı

Çin Yetmedi bir de HongKong...



Avrupa kıtası bana dar geliyor. Soluğu sarı benizlilerin diyarında aldım.

Hongkong ile başlayana 1 haftalık bir tur sonucunda Çin'i de görmüş olduk efenim. Hee dersen "gördün de ne oldu?" bu soruya verilecek tatmin edici bir cevabım mevcut değildir.

Hongkong ile başlayacak olursak söylenecek ilk şey bu kadar uzun süre uçacaksan en iyisi bussiness class uç derim. Gerisi sefillik. Bir de jetleg neymiş onu da anladım bu sayede. İnsanın şaftını kaydıran bir olaymış vesselam. Gerçi asıl jetleg dönüşte oldu o ayrı...

Küçücük bir ülke olarak Hongkong anakaradan oldukça farklı. İnsanların fiziki özellikleri, maddi durumu, para birimi ve direksiyon yerleri bambaşka. Çok kibar ve medeni insanlar öncelikle. Zenginlikte aşmışlar ama bu zenginliğe değecek yaşam koşulları olduğunu düşünmüyorum zira mekanlar hep dar ve çok pahalıymış.

Hava her daim sıcak. Burada 10 dereceyken ertesi gün 30 dereceye indim. Bu da insanı sersem eden bir durumdu ama havadan daha çok koku beni perişan etti. Sıcak havada pis kokan bir ülke. Çekilmezdi. Alışmak gereken bir koku ve dietleri var.

Çin'e geçiş ise çok kısaydı. Shanghai'a oradan da Soujou (inşallah doğru yazmışımdır) ya geçtik. Muhteşem bir otelde kaldık. Burada tek sorun ise her zaman gibi yemekti.

Çin beklediğim çok ötesinde temiz ve düzenli bir yerdi. Mesafeler arası oldukça uzun olmakla beraber heryer otobandı. Tabii, benim gittiğim yer tüm Çin'de ki en zengin yer olması nedeniyle Çin'im genel durumunu yansıtmayabilir ama yinede etkileyici bir ortamdı.

Yalnız Çin'liler çok kaba insanlar. Garip bir yapıları olduğunu düşünüyorum. HongKong ile iki ayrı dünyaydı . Bir de tüketim alışkanlıkları hızla batılılaşmış resmen. Bundan birkaç yıl evvel Çin'de çalışmam için yapılan bir teklif esnasında araştırmıştım ve orada yaşamış birkaç tanıdık Çin'in Avrupa gibi olduğunu söylemişti.

Her neyse artık yeni denizlere yelken açma zamanı geldi. Geriye kaldı 5 kıta :)


6 Aralık 2012 Perşembe

Görmemişin I-Phone 5'i Olmuş, Simkart Bulamamış



Şimdi efenim benim teknoloji ile olan alakam düşük düzeydedir. Kaldıki cep telefonunu mecburiyetten kullanan biriyim.

Özellikle iş telefonum her çaldığında cep telefonunu icat eden şahs-ı muhtereme ağza alınmayacak şekilde duygu düşüncelerimi ifade ediyorum. Hiç susmaz mı arkadaş bir telefon. Telefondan bu kadar nefret eden biri olarak da gidip de bir telefona bilmem kaç X lira para vermek beni bozar.....DI

En son telefonu vodafone dan kampanya ile almış ondan önceki telefonu da benzince de dağıtılanlardan seçmiş biri olarak benim i phone 5 almam tüm yurtta ve yawru vatan kıbrıs'ta şaşkınlıkla karşılandı.

Bununla beraber görmemişin oğluna yaptığını ben de i phone a yaptım. Sim kartı nano muymuş beyefendinin. Lan ayda yılda bir telefon aldık onun da kartı otantik nanoş bişi çıktı. Uyuz oldum. Siparişle getiriyorlarmış haspalar. İnsanın parası ile rezil olması bu mudur :))) Hiç param olmadığı için çektiğim rezilliklerin içerisinde bu cinsi yoktu. Tecrübe işte...