26 Aralık 2011 Pazartesi

Hayatı Tribünden İzlemek


Herkesin dünya da geçirdiği zaman dilimi faklı uzunluklarda. Bu zamana yaşam diyoruz ve değişik zamanlarda bu dünyaya gelip gidiyoruz. Halbuki, gerçekten yaşamak nedir diye kaçımız düşünüyoruz acaba?

Ben, dünyaya gönderilme şartlarımın çok dışına çıkamadığımı ve bu şartları yeterince geliştiremediğime dair bir vehme sahibim. İçimdeki geleceğe dair duyduğum ümit her sene biraz daha azalıyor. Bana bahşedilenle yetinir hale gelmeye başladım. Gerçi, oldum olası yaşamı tribünden izleyen biri olmuşumdur. Sahaya inmek için sergilediğim birkaç cılız çabada da hüsran uğrayınca hemen vazgeçip tekrar tribündeki yerimi aldım.

Bana öngürülen gibi yaşamak aslında en kolayı. Risk almak ve istediğin neyse onun peşinden koşmak ise zor olan. Aslında benim çekindiğim peşinden koşarken çekeceğim sıkıntılar ve harcayacağım efor değil. Sonucunda uğrama ihtimalim olan hayal kırıklığı. 3 ihtimalli bir maçta, ben hep beraberliğe oynamayı tercih ediyorum. Halbuki kazanmak ya da kayıp etmek de oyunun parçası.

Etrafıma baktığımda herkesin birşeylerin peşinde koştuğunu ve çabaladığını görüyorum. Benim ise tek yaptığım öylesine yaşamak. Heyecanla elde etmek için gayret ettiğim bir amaç, nesne ya da herhangi birşey yok. Sadece, bana dokunmayan yılanın bin yaşaması için duacıyım o kadar. Hayat felsefem de bu tutumla uyuşmaya başladı. Azıcık aşım ağrısız başım triplerindeyim bu aralar.

Bir iddaya sahip olmak isterdim. Bu sayede yaşamın içine girip şartları zorlayıp fark yaratabilirdim sanıyorum ama yok işte. O heyecandan eser yok. O hep korktuğum öylesine yaşayanlardan olmama ramak kaldı.

Aslında,yaşamı hayata dönüştüren şeyin Allah ile kurulan ilişki olduğunu düşünüyorum. Biraz iyimser de olsa bu anlamda hayatım oldunuğuna da inanıyorum. Dünyaya gönderilme nedenimle barışık bir hayat pratiğini sahiplenmiş durumdayım. Zaman zaman tüm yaratılmışlarda olduğu gibi falsolarım oluyor bunu da itiraf etmem gerekir ama zaten kul olmak hata edip af dilemek değil mi? Zaten, beni hayatta tutan şey de sahip olduğum bu inanç.

6 Aralık 2011 Salı

Kamuya Açık Alanda Horlamak Yasaklansın


Son dönemlerde geyiksel içerikli postlarım depresif postlarım önüne geçti. Dişe dokunur konulardan ya da ruhi inişi çıkışlardan canım çok sıkıldığı için kendimi geyiğe vurdum daha doğrusu başıma gelen can sıkıcı şeyleri geyiksel modda yazmaya vurdum desem daha doğru.

Eskişehir denilen bu Anadolu'nun batıya açılan pencerisi olduğunu iddia eden şehre geleli İstanbul'a sık sık gitmemden kaynaklanan uzun yolculuklara katlanmak zorundayım. Bu yolculuklarda zamanı optimum kullanmak için gece olanları tercih ediyorum. Gerçi, geceyi yolda geçirince ertesi iş günü zombi modunda geçiyor ama yine de en makul özüm bu şimdilik.

Yalnız gece yolculuklarında uyuyan insan sayısının artması ile beraber horlayan insan sayısında da geometrik bir artış oluyor. Maalesef ben de horlayan insanlarla aynı ortamda uyuyamam asla. Hele otobüste uyumak zaten ayrı bir dertken yakınımda horlayan biri beni deli ediyor. Hatta bazıları defalarca dürttüğüm halde ayılmadan hala ısrarla horlamaya devam edebiliyorlar. Rezalet...

Geçenlerde ulusal turnuva için otel de kalmıştık ve takım arkadaşımla bir odayı paylaşmak zorunda kalmıştım. İnsan 8 saat hiç durmadan horlar mı ya? Bütün gece uykusuzluktan ve kabuslardan perişan olmuştum.

Bir de toplantılarda uyuyanlar var. Bunlar horladıklarında acayip komik olurlar. Gerçi ben de genelde toplantılarda uyurum ama nadiren ayık olduklarımda da horlayanları görünce gülmekten katılıyorum.

En kötüsü ise misafirliğe gelenlerin horlamasıdır. Bu insanlar misafir olmanın avantajı ile uyandırılmadan istedikleri gibi horlayabilirler. En son bayramda bize gelen misafirle aynı odada kalmıştım ama geceyi koridorda tamamladım. Uyandırmak ayıp olduğundan annem dürtmeme izin vermedi ben de tası tarağı yatağı yorganı alıp koridorda uyudum. Traji komik bir durumdu.

Şimdi horlama yasaklansın dediğim için benim yasakçı cumhuriyet elitlerimden olduğum düşünülebilir ama hiç alakası yok. Sadece bu horlamanın da bir sınırı olsun ve özel hayatında horlasın insanlar.