29 Mart 2011 Salı

Büyük Egosu Olan Beceriksiz Adam


Hayattan çok şey isteyenlerden olduğumu düşünmüyorum. En azından maddi anlamda beklentim yok ama manevi anlamda büyük bir zaafım var: Çooook büyük bir egom var. Bazen dışarıdan da farkedilen bazen de sadece içimde benliğime zarar veren bir ego bu.


Çok nadiren sinirlenen biriyken egoma ve onuruma dokunan birşey olduğuna kayışlarım gevşeyi veriyor. Hemen taaruza geçiyorum ve çok yıkıcı oluyorum. Yalnız en kötüsü bu değil. Bir sürü kişinin egosu vardır ve bir şekilde bunun üstesinden gelebiliyorlardır ama benim sorunum bu egomun büyüklüğü ile yarışabilecek yeteneklerim yok. Hani, insanın egosu olurda en azından elinden birşey gelir ya benim durumum o değil işte. Ben elimden birşey gelmediği halde artistlik yapanlardanım. Ne kadar utanç verici !


Aslında elimden gelen daha doğrusu aklımdan gelebilecek şeyler var ve bunlarla değer üretebilirim ama bu değerlerin hiçbiri bulunduğum mekanda ve zamanda anlamlı değil. Yurdum insanı ile ne iş yapma mantığım ne de düşünce dünyam uyuşmadığı için bir şarkıdan müphem "I am allien, I am real allien" diyesim geliyor.


Bu kadar egosu olan birinin tabii ki bu egoyu beslemesi lazım ama bahsettiğim üzere yurdum insanı için değerli şeyler benim yeteneklerimin dışında benim yapabileceğim şeylerin de değeri yok ve bu yüzden sürüm sürüm sürünüyorum. Acayip bir ızdırap ve tatminsizlik içinde günlerimi cehenneme çeviriyorum. Biliyorum benim aldığım parayı almak hayali olan milyonlar vardır ya da benim sahip olduğum şeylere sahip olmak isteyenler... Ama sahip olduklarının ancak bir değer üretmekle hakkedildiğine inanmak gibi bir romantizme sahip olduğumdan, keyif alabilecek durumda değilim.


Saçma sapan açmazlar içinde hiçbir şeye konsantre olamadan ve gerçekten hiçbir şeyi istemeden zaman geçiriyorum. En büyük korkum ise bir gün öldükten sonra kimsenin hayatında bir fark yaratamadan göçüp gitmek.


Eğer yaşamam bir işe yaramayacaksa, bir an önce gençlere yer açmak için pılımı pırtımı bu dünyadan toplayabilirim. İnandığım yegane şey aynı zamanda bana da umut veren şey zira; Rabbim herşeyin hayırlısını bilen ve verendir.


Eğer ben hala hayattaysam, belki de birgün birşeyler yapabilirim demektir.


En İyi Dostum Nivea Soft



Canım sıkılıyor bu ara. Eskişehir’i sevmedim. Saçma sapan bir yer burası. Türkiye’nin geri kalan yerlerine bahar gelmiş olmasına rağmen buraya uğramadı henüz. Hava çok soğuk. Ellerim ve yüzüm çatladı. Nivea soft’u düzenli kullanan bir metroseksüel olma yolunda ilerliyorum.


Eskişehir insanı da bir hayli acayip. İlişki kurulması zor soğuk ve alık tipler. Böyle bir yerde yaşadıklarına göre aksi de düşünülemez sanırım.


Ama en kötüsü, iş ile ilgili sıkıntılarım. Gün geçmiyorki sinirimi zıplatıp asabımı bozacak bir olay cereyan etmesin. Zaten dev gibi egosu olan biriyim bir de bu tür bir iş ortamında feci halde hırpalanıyorum. Canım istanbul’u bırakmanın ödülü bu mu olacaktı? Diye düşünmüyor değilim. Allah’tan sabır diliyorum ama ne kadar dayanabilirim ondan emin değilim. Deadline 2012 Haziran demiştim ama ben yine de alternatif arayışlarına girmeyi düşünüyorum. Bir daha ki kışa Eskişehir de kalırsam zaten ya sıkıntıdan ya da soğuktan ölürüm.

13 Mart 2011 Pazar

"Bursa'da Zaman"ın Sonu

Bursa'ya geleli 10 ay olmuştu ve artık buradaki son gecemi yaşıyorum. Eskişehir'e yolculuk yarın. Evi taşımak beni nefret ettirmişti ve tekrar bu eziyeti yaşamak zorunda kaldım. Bildiğin işkencenin adı taşınmakmış. Allah'tan çok fazla eşyam yok da annemin de yardımıyla toparlanmakta çok sorun yaşamadım.

Yine de tekrar yeni bir şehre gitmek ve bu kadar kısa sürede yeniden başlamak yorucu. Fiziksel yorgunluk bir yana mental bir yorgunluk başka bir yana. Hiç kimseyi tanımadığım şehirlere gitmek gibi bir kaderim var sanıyorum. Pécs'ten sonra Bursa ve şimdi de Eskişehir. Bilmiyorum ki devamı gelecek mi bu değişikliklerin. Umarın bir daha sıfırdan çevre edinmek zorunda olacağım bir yere gitmem. En azından uzunca bir süre rutin bir hayatım olsun istiyorum.

Bursa'da ki zamanın sonu geldi artık zaman Eskişehir'in...