19 Haziran 2012 Salı

İdeolojisiz Yaşamlar


Hayata karşı bakış açısı bence insanı yaşayan diğer organizmalardan ayıran bir hususiyet. Varlıkla ve hem bu hem de öbür dünya ile ilişkileri şekillendiren de işte tam bu bakış açısıdır. Halbuki hızla tükenen yaşamlarımızda artık ideolojisizlik ön planda. Salt yaşama ve tüketme odaklı gündeliklik pratiklerimiz omurgası sağlam bir düşünce sistemimiz olmasına izin vermiyor.


Bize dikte edilen yaşam formları ile sürekli artan "ihtiyaçlarımız"ı giderme faaliyetlerimiz bizi o kadar meşgul ediyorki varlık nedenimizle ilişki kurma yollarını arayacak halimiz yok. Öylesine yaşayıp duruyoruz.

Halbuki, inandığımız değerlerimiz, ideal bir dünya anlayışımız ve geleceğe dair romantik bir bakış açımız olması ne kadar da iyi olurdu. Birazcık nefes alabilir,bir nebze huzur bulabilirdik. Aldığımız şeyleri koyacak yer bulmaya çalışmak yerine etrafımızdaki almaları gereken şeyleri alamayanlara yardım etmenin hazzına ne kadar ihtiyacımız olduğunu farkedebilsek keşke.

İşte bunların tüm nedeninin ise ideolojisizlik olduğunu düşünüyorum. Bize dikte edilen hayat pratiğine alternatif üretemememiz ve kabul eder halde olmamız da aslında bundan. Birşeylere inanmak ve inandığın gibi yaşamak, zorlanmak ve bedel ödemek ama insan olduğunu hissetmek belki de bu işin anahtarıdır.