9 Nisan 2012 Pazartesi

Pes Etmek Yok (En azından şimdilik)


Bu tür günleri yaşarken babamın zengin olmadığına ve kendi işimiz olmadığına daha çok hayıflanıyorum. Büyük bir adilik yapıldığında ya da saçma sapan bir duruma sadece beceriksizlikler yüzünden düşürüldüğümde alıp başımı gideyim istiyorum. İşin kendisinden çok beraber çalıştığım insanların beni yorması da ayrı bir cabası zaten.

Ama bunu yapmamalıyım artık. Kendime söz verdim. Sabredicem. Diklenmeden dik durucam. Birşeyler üretmenin ve değer yaratmanın yolu buradan geçiyorsa öyle olsun napalım. Nasılsa Allah herşeyi görüyor ve niyetimi biliyor.

Ameller niyetlere göredir. Benim kapasitemin yettiği ölçüde bu ülkeye hizmet etmek niyetim. Ettirmiyorlarsa da yapabileceğim birşey yok. Belki bir gün sıra bana gelir ya da kısmetimizde birşeyler yapmak yoktur diyerek ömür çürütürüz.

Hayaldi Gerçek Oldu !


Bu aralar kısa sürede ülkemde değişen şeyleri hayretle izliyorum.

Küçükken milli takımın bırakın puan almasını gol atmasına sevindiğimiz dönemlerden, büyük turnuvalara gidemediğimiz için dünya çapında teknik adamları kovduğumuz dönemlere geldik.

Bir çok branşta Avrupa kupaları kazanırken hemen hemen tüm branşlarda iddialı takımlarımız var artık.

Türk dizileri artık takribi 500 milyonluk bir coğrafyada hit olurken Türk malı tapon mal olma durumundan hızla uzaklaşıyor.

Memurların maaşları ciddi olarak düzeltilirken bir çok konuda özlük hakları iyileşti.

80 lerde kişi başı et tüketimimizin 4 katı et tüketiyoruz şimdilerde.
Ben küçükken sadece özel günlerde alabildiğimiz muzu şimdilerde almayanı dövüyorlar modunda heryerde bulabiliyoruz mesela.

15-20 yıl evvel tatilden sadece köyüne gitmeyi ya da orta direksen bir pansiyona gidebilmeyi anlarken artık herkesin bir tatil gündemi var Öyle ya da böyle.
Bir üniversite gencinin bırakın yurtdışı görmesini okuduğu şehrin dışına çıkması bile büyük bir hadise iken artık üniversitelerden yurtdışı görmeden mezun olanlar ancak ya çok mal ya da çok tembeller oluyor.

İşe ilk başladığım yıllarda 100 milyar $ ihracat hedefi konulduğunda herkes günlerce dalga geçmişti ve bunun imkansızlığına dair vir vir etmişlerdi. Ama daha geçen yıl yeni hedefin 500 milyar $ olduğu ve bunun gerçekten bence bile büyük bir iddia olduğu durumda kimse ağzını açıp bir tek aksi argüman öne süremedi.

"28 şubat bin yıl sürecek" dedikten 15 yıl sonra kaçacak yer arayan "cumhuriyetin yılmaz bekçileri" de ayrı bir alem.

Velhasılı kelam ben bu ülkede yaşamaktan heyecanlanmaya başlıyorum. Ezik büzük " 1 Türk dünyaya bedeldir" geyikleri bitti. Pragmatik, rasyonel ve özü ile barışmış bir ülkede yaşamanın tadını hafif hafif alıyorum. Bununla beraber bu tat henüz buruk bir tat. Ağızda kekremsilik bırakıyor. Henüz ülkenin ayrılmaz parçaları kendilerini buraya tam olarak ait hissetmediklerine dair türküler söylüyorlar ve biz bu sorunu hala çözemedik. Sonra, toplam refah artarken artan refah, olması gereken kadar adil dağılmıyor. En önemli konulardan biri de kurumsal başarılar yerine hala günü birlik sürdürülmesi çok zor şeylerle vakit harcıyoruz. Onun yerine hazır rüzgarı arkamıza alıp ivmelenmişken bir nebze olsun kalıcı işlere ve yerleşik düzene geçebilsek tam muhteşem olacak.

Hayaldi gerçek oldu, gerçekken kalıcı olsun ki bizden sonra görecekler tekrar hayal kurmak zorunda olmasın.

3 Nisan 2012 Salı

Kısmet


Kısmetten ötesinin yalan olduğuna dair çok acı tecrübelerim var. Kasmak, kasmak ve daha çok kasmak aslında sonuç üzerine neredeyse hiç etki etmeyen faaliyetlermiş gibime geliyor artık.

Diğer yandan ironik olansa sadece kasanların birşeyleri elde edebildiklerine dair olan realite. Hani bir laf varya "aramakla bulunmaz ama sadece bulanlar arayanlardır". Bu da kısmetle ilgili en veciz ifade olsa gerek.

Elini attığı hemen hemen her işte hayak kırıklığı yaşamış biri olarak defansif mekanizma geliştiriyor olabilirim belkide. Bu konuda objektif olmadığım ve direkt taraf olduğumda bir vakaa. Yine de birşeyleri tekrar tekrar deneme enerjisini ve başarma isteğini duymak için motivasyon kaynağına ihtiyacım var. Hayal kırıklıklarımdan bir yol olsa buradan fizana gider ama sadece anlatabileceğim tek başarı için geri kalan tüm hayal kırıklıklarını tekrar yaşamaya razıyım.

Başarılar ise zaten göreceli kavramlar. Eminim feysbukta grup kursam benim yerimde olmak isteyen birkaç milyon Türk genci bulabilirim. Yani olaya başka türlü bakılsa durumum o kadar da kötü değil. Fakat, insanın zihni ile inşaa ettiği hayat algıları ve irtibatta olduğu sosyal çevrenin standardları bizim de kriterlerimizi belirliyor. Buna ilave olarak insanın fıtratımınzaafları da eklenince kendimi mutsuz edecek derecede yüksek standardlarım olabiliyor.

Çok fazla "bu dünya" endeksli yaşıyor olmanın yan etkileri bunlar işte. Biraz daha uhreviyat ağırlık bir rutin hayata ve tefekküre ihtiyacım var. Bunu bile bile yine kendimi bu psikolojiye mahkum etmem de hiç mantıklı değil.

Neticede, kısmetten öte yol yok...