24 Mayıs 2012 Perşembe

Pervasız Olmak

Hayata pervasızca bakanların sırrını merak ediyorum... Eğilmeyen, bükülmeyen hep dik duran insanlara hep hayranlık duymuşumdur. Neden ki?

Bence kaybetmekten korkulacak herhangi birşeyi olmayan insanlara has bir tutum ama bu tür bir insan olmak nasıl mümkün olur ki?

Acaba hiç korkmadıklarından mı yoksa korktuklarını belli etmediklerinden midir bu hal? Ya da hiçbir şeyleri olmamasından mı?

Belki de benim yaptığım hata birşeyleri peşinden koşacak kadar çok istemektir. Onların sırrı birşeyleri çok istememek olabilir mi?

Bütün bu nedenlere takva ve tevekkülden yeterince nasiplenmemiş olmayışımı da eklemem gerekir mi?

Herkesin taşıdığı yükler vardır. Doğduğu günle beraber yüklenmeye başlayan bu yükler ilerleyen yıllarda ağırlaşmaya başlar. Benimki de korkularım, endişelerim, hayal kırıklıklarım. Bunlar taşımaktan öylesine yorgunum ki pervasız yaşayabilenlere olan hayranlığım da yüklerim ağırlaşması ile artıyor. Yalnız, bu yüklerin altından kalmamı engelleyen birşey varsa o da tecrübe. Yaşla birlikte gelen birşey olmakla beraber, insana yaşamayı kolaylaştıran şeyin ta kendisi... Bilmiyorum acaba eskisine göre daha mı mutluyum yoksa daha mı huzurlu ama bildiğim şey varsa kesinlikle daha sakinim. Pervasızlık yok bende. Bu iç sakinliğimin bir sonucu yoksa sıradanlaşmanın mı?

Zor, çooook zor konular. Cevabı asla bulunamayacak sorular.

1 Mayıs 2012 Salı

Anakronizm Geyikleri

Yaşadığın zamana ait olmama hissini çok derinden yaşıyorum bu aralar. Birşeyleri değerlendirirken kullandığım kıstaslar ya eski zamanlara ait ya da daha gelmemiş zamanlara. Bir türlü yaşadığım zamanı tutturamıyorum. Dolayısıyla etrafımdaki insanlarla asla geçmeyen bir anakroni hali mevcut. Genelde insanlar anlaşılmamaktan dem vururlar ama benim durumumda benim insanları anlayamamam durumu söz konusu. sosyal ortamı paylaştığım insanların değer verdiği şeyleri, tutkuları, heyecanları ile benimkiler arasında alaka keskel alaka seviyesinde. Bundan dolayı sürekli bir anlama, anlaşılma, anlaşma çabası içindeyim. O kadar yorucu bir süreç ki; her an anexitye kayabilirim diye korkuyorum. Çok isteyerek elde ettiğim birşeyin kimsenin umurunda olmaması ya da hiç umurumda olmadığı halde lütfedilen birşeye herkesin teveccüh göstermesi artık adiyattan vakıalar. Anakronizme suç atıyorum bu durumla ilgili olarak. Ne de olsa ne hissetiğimi, sevdiğimi ve isteyeceğimi kontrol edemeyeceğime göre suçlu ben olamam. O zaman ben değil kader utansın...Bir ömrü boşu boşuna geçireceğiz anlaşılan.