25 Nisan 2011 Pazartesi

Zincirleri Kayıp Etmek


Bir arkadaşım Macaristan'a gitme kararını alıp almama konusunda tereddüt yaşadığım günlerde birşey demişti. "Bence git. Zincirlerinden başka kayıp edecek neyin var ki?" Yani kayıp edecek birşeyim olmadığını ima etmişti.

Biraz arabesk bir cümleydi ama gitme kararımı almamda çok etkendi. Daha sonra aldığım birçok kararda da kayıp/kazanç analizini yapmam konusunda yeni bir sistematik geliştirmeme neden olan bir cümleydi de aynı zamanda.

Bununla beraber hayatta hep kayıp edecek birşeyi olmadan yaşamak da baydı diyebilirim. Önem verdiğin şeylerin, fikrine değer verdiğin insanların ve parçası olmaktan gurur duyduğun grupların da hayatında yer olması gerekiyor. Maalesef, benim bu tür konularda eksik bir hayatım var. Bilerek, isteyerek, bilinçli tercihler sonucunda varılmış bir nokta benimkisi ama eksik olduğunu ancak şimdi anlıyorum. Eşyanın kölesi olmamak için sahip olduğum şeylere önem vermiyordum, ayakbağı olmasınlar diye insanlarla irtibatı asgariye indiriyordum, tembelliğimden ve içimdeki insan sevgisi azlığından herhangi bir grubun parçası olmaktan canım sıkılıyordu. Gelelim görelim ki, aslında doğru yapmıyormuşum.

Arada bir küçük şeylere sahip olmanın hazzını yaşamak, saygı duyduğun kişilerle hasbihal etmek ya da bazen sıkıcı bile olsa bazı şeyleri bir grup insanla paylaşmak aslında hayatın önemli parçalarıymış.

Bu yaştan sonra bu eksikleri giderebileceğimi çok sanmıyorum zira sahip olduğum korkulardan ördüğüm kendi halinde bir yaşam pratiğim var. Suya sabuna dokunmadan yaşıyorum. Ama "böyle olmasaydı iyiydi" demeden de kendimi alamıyorum.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Beceriksiz


Bir insan hayatta eline aldığı bütün işleri eline, yüzüne, gözüne bulaştırır mı? Ya da hiç bir işte başarılı olmaz mı? Hayat boyu hiç bir işe yaramadığı hissi ile yaşamak zorunda kalır mı? Bütün bu olumsuzlukları aynı bünyede toplar mı?


Hayatta ki tek başarım bu bahsettiklerimi tek başıma ve kimseden yardım almadan başarmış olmam. Herhalde ironi adına yeni bir çığır açıyorum. Her geçen gün daha beter bir yetersizlik hissi ile kendimi yiyip bitirmekle meşgulüm ve bu sürecin bir sonu yokmuş gibi geliyor.


of offffffffff............

6 Nisan 2011 Çarşamba

Otobüste Tencere Kapağı Unutulur mu?


Hani geyiksel aktivitelere artık bir son vereyim diyorum ya geyik gelip beni buluyor. İçimde insan sevgisi ile beraber hayvan sevgisi de bulunmuyor ama ne iştir anlamadım gitti geyiklerle aram iyi maşallah.


Geçen İstanbul'a giderken uyku sersemi okuduğum kitabı otobüste unutmuşum. Geri almak için akılsız başımın cezasını ayaklarıma çektirerek döndüm ve kayıp bürosuna gittim. 10-15 dk lık bir bekleme süresince gelenler ve gidenler falan filan derken bir kadın geldi. gece 12 civarıydı ve "kayıp eşyamı almak için geldim" dedi. Buraya kadar herşey gayet normal. Neyse, görevli evraklara falan baktı ve "tencere kapağı di mi?" dedi. İşte bende kayışların koptuğu an o andı. Nasıl yaaaa!!!


Öncelikle, otobüste bir tencerenin işi nedir? Hadi tencere aldın yanına, tencerenin kapakla ilişkisini nasıl kopardın? Hadi bunu da geçtim, yaaa insan tencerenin kapağını unutur mu? Yani ne bilim, şemsiye, atkı, kitap, cep telefonu unutursun. Kapak ne yaaaa...


Geyikte son nokta budur !