13 Ağustos 2009 Perşembe

Özgürüm, Özgürsün, Özgür… Özgür müyüz acaba?



Bir sürü kavram üzerinde akıl almaz kargaşalıklar yaşayan bir dile sahibiz. Bu karkagaşalıklardan biri de bu özgürlük kavramıdır? Nasıl özgür olunur ve kimler olabilir? Hatta özgürlük nedir? Bu sorulara herkesin vereceği cevap o kadar farklıki…

Aslında özgürlük üzerine bize dayatılan bir kalıp var: istediğini istediğin zaman istediğin şekilde yapmak. Ama bunun genel çerçevesine baktığımda aslında sadece tüketmeyi hedefleyen bir dünya görüşünün idealleştirilmesi olduğunu görüyorum. Özetle ne kadar tüketebilirsen o kadar özgürsün !! (?) Fakat tüketmek için gerekli kaynakları elde etmek adına katlanman gereken modern köleleştirici kapitalist sisteme ne demeli??? Sabahın belli bir saatinde kalkıp belli bir saate kadar ve çoğu zaman bizi mutlu etmeyen ve hatta değer üretemediğimiz işlerde çalışmıyor muyuz? Daha çok tüketebilmek ve aslında ihtiyacımız olmayan şeyleri almak için ömrümüzün yarısını bu sisteme köle olarak harcamanın neresi özgürlük ki?

Kredi kartları reklamlarına baktığında bize mutlu insan figürü sunuluyor. Figürlerin tamamı ihtiyacını(?) parası olmadığı halde alabilen insanlar. Ama sonra o aldıklarının paralarını ödemek adına reel de ki insanların hali nicedir !!!

Ben buna gönüllü kölelik diyorum. Gönüllü olarak köle olmaya da hiç niyetim yok. Herşeye rağmen bu sisteme ve dayattıklarına muhalifim. Her zamanda öyle olacağım. Her ne kadar zaaflarım ve beni cezbeden tüketim kültürü ürünleri varsa da yine de sadece düşünmeden tüketen biri olmamaya gayret ediyorum.

Para kazanmanın en büyük hedef olduğu ya da kazandığın para miktarının yegane başarı kıstası olduğu bir düzene lanet olsun.

Ben yokum !

Hiç yorum yok: