4 Aralık 2009 Cuma

Kitap Okur musun?


Hep derler ya "biz okur yazar bir toplum değiliz" diye. Gerçekten hak veriyorum. Tamam ülkenin gelir seviyesi ve tüketim miktarı öyle ya da böyle artıyor. Hatta Fitch bile kredi notunu 2 puan arttırdı. Artık rahat rahat daha da çok borçlanıp tüketebiliriz ve bu tüketimin bir kısmı da kitaplar olur. Ama nasıl kitaplara?


Ülkenin tüketiminin artması ile beraber kitap tüketimi de arttı. Bu çok aşikar. Ama tüketilen kitapların kalitesinde herhangi bir artış gözleyemiyorum. Satılan kitapların büyük kısmı devasa bir reklam kampanyası ile pompalanan ve popülerleştirilen roman ya da romanımsı kitaplar. Bu günlerde kendi çapımda da olsa, karşılaştığım insanlara kitap okuyup okumadıkları ile ilgili küçük sorular soruyorum. Nerdeyse herkes "tabii okurum" diyor. Ama okunanların tamamı abur cubur niyetine eserler. Sanki Türk neşriyatı işi gücü bırakmış roman basıyor. Zaten merkezi yerlerde gittiğiniz tüm kitapçılarda hep aynı eserler mevcut. Emeğe saygı bâb-ın da "eser" diyorum yoksa ne edebi ne de fikri bir değer taşımayan tüketim ürünleri. Hani cips yemenin yemek alışkanlıklarında yeri neyse bu tür kitapların da fikriyat safhasında değerleri o benim için.


En çok üzüldüğüm şeylerden biri ise "ciddi" olma iddiasında ki kitapların dahi popüler k0nuları baz alarak ve çok satma gayesi ile hazırlanıyor ve okuyucuya sunuluyor olması. Şöyle kallavi bir araştırma ve fikir üretme kaygısı olan ciddi eser sayısı da çok az.


Tek olumlu şey ise roman olsun araştırma olsun giderek daha iyi çevirilerin olması. Bu konuda özen gösterenlerin önünde saygı ile eğiliyorum. Ayrıca bu güzel çevirilere ilave olarak, kâr amacı gütmeyen sadece fikri dünyamıza katkıda bulunan eserlerinde daha çok raflarda görmek sanırım büyük bir istek olmayacaktır.


Dönelim kendini kitap okuyanlar sınıfına koyan zavallı kişilere. Diyorum ki; Ey ahallliiii...!! Uyanın onlar kitap değil. Onları okumak ile Aşk-ı Memnu'yu izlemek arasında bir fark yok.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Aşk-ı Memnu'yu izlemek yerine okumalılar değil mi ;) Ben de şu kişisel gelişim kitaplarını okuyanlara gıcık olurum. Yahu yazar zaten işte başarılı olmayı, mutlu olmayı yok efendim çok kazanmanın younu gerçekten bilseydi oturup da kitaptan gelecek üç kuruşa talim mi ederdi?
Bir de furya halinde okunan kitaplar var en önemlisi de sanırım "Şu Çılgın Türkler" ömründe kitap yüzü görmemiş adamların elinde bile vardı o kitap. Otobüse her bindiğimde en az üç beş kişinin elindeydi; ama genelde kapağı kapalı olurdu. Ben böyle moda şeklinde herkesin itibar ettiği şeylerden(ne olursa olsun) uzak dururum. Bir ön yargım vardır zira; Türk medyası tarafından pohpohlanan ve Türk toplumu tarafından rağbet gören şeylerden çok da haz alamayacğıma inanırım. Özellikle de kitap ve sinema konusnda bu böyledir. Tabii sadece ön yargı da değil tecrübeyle sabit bir durum bu. Türklerin genel beğenileriyle benimkiler pek uyuşmuyor ne yazık ki. Onlar gibi de düşünmüyorum üstelik; aykırılık kanımda var sanırım:)) Hele bir de mesleğimden dolayı mecburen okumak zorunda kaldığım kitaplarla izlemek zorunda kaldığım (en azından birkaç bölüm) diziler beni deli ediyor; ama yeni neslin dikkatini çekmek için arya magazinel bilgicikler serpiştirmek gerekiyor ne yazık ki. Neyse epey uzattım mevzuyu. Hoşça bak kendine...

Güllerevurgunum dedi ki...

Kişisel gelişim kitaplarının geliştirdiği tek kişi o kitabı yazan oluyor. Zira o sayede paraya vuruyor :)

Ayrıca seninle hem fikir olduğum diğer konuda, eğer bir kitap popüler olmuşsa o kitap kötü kitaptır. İstisnasının kaidei bozduğu bir örneğe de henüz rastlamadım :( Belki "Babilde Ölüm İstanbulda Aşk" olabilir ama o da yazıldıktan çok sonra popüler oldu. Sayılmaz di mi? :)

Yakında Türkler ve benim ne kadar ayrı düşündüğümüzü anlatacağım elitizm üzerine birşey zırvalayacağım. O ara tekrar yorumunu beklerim bu kitleden ayrı olma meselesine ;)