
İnsanların maddiyatla kurduğu ilişkiyi anlamakda zorlanıyorum. Tamam hepimiz modern dünyada yaşıyoruz. Kazanan ve kaybedenler diye bir hayat algımız var. Zihin dünyamızda fizik çoktaaaan metafiziğin yerini aldı falan filan ama yine de bu maddiyatperestlik benim akıl ve fikir kodlarımda makes bulmayan bir olay.
Bir şeye sahip olmak için harcadığımız çaba çoğu zaman çok beyhude. Sahip olduğumuz şeyin bize sağladığı faydadan çok "aaa bak nasıl da bu şeye sahip oldum. O artık benim" diyebilmenin hazzını daha çok seviyoruz gibime geliyor. Bu haz ise bizi birşeyler alma fetişizmine götürüyor. Artık ihtiyaç duyduklarımızı almaktan çok almanın getirdiği o kısa zamanlı tatmine müptelayız.
Ortaçağa kadar alışveriş işi düşük sınıfın yaptığı aşağılık bir işken artık her zümreden insanların kendilerini iyi hissetmek için yaptıkları bir tür terapi olmuş durumda. Ama diğeryandan "Shopaholic" diye bir hastalık da türemiş durumda ve çoğu kişi bunun bir hastalık olduğunun farkında bile değil.
Bu gidişat insanların özgürlüğünü elinden aldı bile. Sürekli olarak esaret altında insanlar ömürlerini harcıyorlar. İlk başlarda bir şeye sahip olmanın ihtirasının esiriler ve bu sahiplik gerçekleşene kadar didinip duruyorlar ama sahip olunduktan sonra da esaret son bulması gerekirken bu sefer de sahip olunan şeye esaret başlıyor. Elde edilenin yitirilmesine karşı duyulan o dayanılmaz korku insanı bir başka esaret altına alıyor. Yani sadece esaretin cinsi değişiyor ama özü değişmiyor.
Habire sigortalar, kaskolar ve bunlar için ödenen bir yığın prim için daha çok çalışmanın getirdiği yıpranma...
Sonuç; ailesine, çocuklarına, dostlarına ve sevdiklerine zaman ayıramayan milyonlarca homoeconomicus. Hepsi, bir gıdım iyelik duygusu uğruna.
Peki eşyanın gerçek sahibi bu hayat pratiğinde nerede? İstediğine istediğini verenin akıldan çıkması durumunda nasıl bir kaosa sürüklendiğini insan anlarsa o zaman belki tüm bu esaretten kurtulur ve sahibinin eşya değil de eşyayı yaratan olduğunun farkına varır. Gerçek özgürlük ise bu farkındalıkla başlarken ruhuna ve kalbine yüklenen onca ağırlıktan da kurtulmuş olur.