18 Şubat 2011 Cuma

Seferi ...


Son 1 yıl içerisinde 2 kez şehir değiştiriyorum. Bursa maceramız hayırlara vesile olmasını umduğum başka bir maceranın ön perdesi olarak sona ermiş bulunmakta. Bundan böyle kalbimiz Es-Es diyerek atacak.


Bursaspor için sevinip üzülmeye henüz alışmışken ve hatta daha taraftar atkısını yeni almışken şehir Eskişehir'dir demek garip geliyor. Ama son dönemlerde kafamı çok meşgul eden ve kendimi takılıp kalmış hissettiren o duygudan kurtulmuş durumdayım. Sanırım her ne kadar gazla çalışmadığımı söylesemde her Türk gibi çoğu kararımda duygularımdan etkileniyorum.



İçimdeki insan sevgisini söküp atmak istesemde artık bu sevgi çok derinlere kök salmış. İnsanlar sıkıntı çekerken ve elimden birşey gelebilecekken oturup köşemde bekleyemiyorum. Bedeli varsa bile. bunu ödüyorum ki bu durumda şehir değiştirmek ve tekrar taşınmanın o dayanılmaz çilesine katlanmak o bedelin adı oldu.



Gerçi, ciddi şekilde prestij kazandım ve küçük çaplı bir terfi bile aldım. Ama çalıştığım insanları ve buradaki rutini seviyordum. Daha çok sorumluluk ya da göreve karşı ise alerjim var. Hele şimdi bir de ekip yönetmem gerekecek ki benim gibi Türkiye gibi iş yapmanın en önemli yardımcı unsurunun karizma olduğu bir yerde karizması ciddi anlamda eksik olan birinin cekeceği zorluklar ise şimdiden kafamı kurcalıyor.


İnişler ve çıkışlarla dolu bir psikolojim var ama artık belli bir stabilizasyona ulaşmasını umuyorum. İş ile ilgili konulara gereğinden fazla önem verdiğimin ise artık daha çok farkındayım.


Hayatta oluş nedenlerime daha sıkı sıkıya bağlanmaya gayretlerim devam edecek...

1 yorum:

eskici dedi ki...

Elinden bir şeyler gelecekken oturup beklemek zaten insanca bir davranış değil, evet ben de ne kadar yorgun ve de yılgın olsam da içimdeki sadece insan sevgisi değil her canlıya duyduğum sevgi ve sorumluluk duygusu daha da insanlaştırıyor beni ve sizi ve bizim gibi düşünüp bizim gibi yaşayanları diye düşünüyorum....