14 Eylül 2010 Salı

Kendine Tapanlar


Beni deli eden şeylerin listesini yapacak olsam asla düzgün profillendiremeyeceğim bir tip insandan bahsetmek isterdim. Bu insan, yaşamını putlaştıran insandır. (Burada özellikle "yaşam" kelimesine vurgu yapıyorum. Zira, hayat ile yaşam arasında ki farka daha önce vurgu yapmıştım.)


Bu insanlar bir konuşmaya başladıklarında sanırsın ki dünya onların etrafında döner. Yaşadıkları sadece onlara hastır ve tarih boyunca kimsenin başına gelmemiştir. Bu kişiler sözleri ile tavır takınmazlar. Kelimeler ile durumlarını dile getirmezler ama lisan-ı halleri ile hep bu moddadırlar. Yaşamaktan keyif almaya o kadar çok odaklanmışlardır ki, varlığın anlamına kafa yormayı gereksiz bulurlar. Güzel görünmek için çaba sarfederler ama güzellik kriterleri bile kendilerine ait değil, başkalarına aittir. Güzel görünmek, güzel şeyler düşünmekten daha önemlidir bu ahali için. Ruhları ile ilişkiyi koparıp sadece bedenlerine konsantre olmuş durumdadırlar.


Yalnız kalmaktan korkarlar ya da mecburen yalnız kaldıklarında yaşamlarında ki herşey gibi bunu da abideleştirirler. Bir aşığın, aşkına şarkılar yazması gibi yalnızlıklarına şarkılar yazarlar. Halbuki; yalnızlağa doğuştan mahkumdur bu kişiler. Etraflarında bulunanlara değer vermediklerinden sadece bir kalabalık içinde bulunurlar belki ama yalnızlıklarına derman değildir bu durum.


Gittikleri, yaptıkları, kazandıkları herşeyi o kadar büyütürler ki; kendinizi bu kişilerin yanında ya gereksiz ya da başarısız hissedersiniz. Eğer ezik bir profilseniz ise bu tiplere hayran olursunuz. Sadece yaşamlarının ışıldayan taraflarını gösterir bu tipler. İnsani olan şeyin zaaflarımız ve acziyetimiz olduğunu bilmezler ya da düşünmek istemezler. Bizi insan yapan ve yaşamımıza hayata çeviren şeyin ne olduğunu anlamaktan fersaah fersah uzaktırlar.


Kazandıkları şeyleri abideleştirirken, kayıp ettikleri şeylerle de harap olurlar. Ölüm ve yaşlılık bir kabustur. Bir paket olarak yaratılana verilen tecrübe edilmesi gereken şeyler olarak değil de bir musibet gibi görülür ölüm ve yaşlılık.


Hasretin de bir lütuf olduğunu bilmezler. Bazı şeylere sahip olmayı hayal etmek, gerçekten sahip olmaktan çoğu zaman daha güzelken bu muhterem şahsiyetler, sürekli bir şeyleri elde etmekle meşguldürler. O kadar ki; elde ettiklerinin keyfini çıkarmadan başka şeyler elde etmenin derdine düşerler.


Sadece, azıcık kendileri ile barışsalar, yaşamın amacını anlamak için gym de geçirdikleri zaman kadar düşünmeye zaman ayırsalar o kadar hafifleyecekler ve putlarından kurtulacaklar ki...


Ben ise sadece bu insanlara acıyorum ve onlar için üzülüyorum. Hayatlarını dert, tasa, hüzün içinde geçiyorlar. Ne kadar zavallılar ...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Onlar artık her yer de; ne acı değil mi? Ve seni beni zavallı gibi görüyorlar üstelik.

HezarrReng dedi ki...

Beğendim.

Güllerevurgunum dedi ki...

@sirvan

evet :(

@hezarreng

Teşekkürler ...

eskici dedi ki...

En büyük ceza/ödül mü bilemiyorum bu tip insanlarla yaşamak zorunda kalmak:(