7 Eylül 2010 Salı

Türk Yöneticiler: "Türk Usulü İş Yapmak"


İş hayatında bir iş yapma tarzı ile dalga geçeceksem direkt olarak "Türk usülü yapmayın bu işi" derim. Yıllardır kullandığım bir tabirdir bu.

Nedir bu "Türk usulü" peki?

Bizim bir alışkanlığımız var. Kolayı zor, zoru imkânsız, imkânsızı ise mümkün kılarız. Bu durum ise yaptığımız iş başlangıçta kolay olmasına rağmen bitirdiğimizde çok zor bir işi başardığımızı sanarak bizi bir ilizyona sürükler ve mutlu oluruz. İşte bizim usulümüz budur. Ancak, bu durumun bize kayıp ettirdikleri zaten sıkıntısını çektiğimiz kaynaklarımızın israfı ve zaman kaybıdır. Bundan dolayıdır ki; savaşlar geçirmiş ve baştan başa yıkılan ülkeler bile bize tur bindirebilmiştir.

Neden böyle bir iş döngümüz var sorusuna verebilecek cevap ise hiç kuşkusuz bizim yönetici ve karar alıcılarımızın profilidir. Bizim yönetici / karar alıcılarımız tıpkı Türk futbol milli takımı gibidir. Yetenekli oyunculardan kurulu milli takım oyuncular bireysel olarak bir değer ifade etseler bile fizik ile mental güçleri eksik olduklarından ve en önemlisi de "fundamental" denen temel oyun bilgisenden yoksun olduklarından istikrarlı sonuçlar alamazlar. Büyük iniş çıkışlar gösterirler. Ondan dolayıdır ki; kriz ortamlarında mucizeler yaratan yöneticilerimiz ortalık süt liman iken hiç bir varlık gösteremezler. Çünkü iki ortamın gereklilikleri farklıdır. Maalesef, kriz bir ekstrem olay olduğundan bu ortamda elde edilen başarılar sürekli ve uzun dönemli başarılar yanında yanıp sönen bir yıldız gibi kalmaktadır.

Türk yöneticilerinin düştüğü yanılgı belki de Türk insanının da genel zaafı olan acelecilik ve metodoloji yoksunluğudur.Bunun ise yöneticilere verilen akademik eğitimle hiç bir alakası yoktur. Bu bir kültür iş yapma meselesidir. Zira, bizim yöneticilerimizin eğitimleri uluslararası standardlar da hatta üstündedir. Bununla beraber bir işe başlamadan önce fizibilite, planlama ve method üstüne konuşmalara hiç zaman ayrılmaz bizim ülkemizde. Kervan yola çıkarılır sonra da yolda düzülmeye çalışılır. Çoğu zamanda düzülemez...Bir an önce sonuç almaya çalışmanın getirdiği bu eksiklik, sonuçların alınamadığı durumlarda şirketleri kaosa sürükler. Ama bundan daha vahimi ise şans eseri ya da konjektür gereği bir başarı sağlandığında bunun sürdürebilirliği mümkün olmamaktadır. Bu da yan etki olarak hep şikayet edilen kurumsallaşamama sorununa kaynaklık etmektedir.

Sadece kısa vadeli düşünebilen bir yönetici profilimiz var. Belki bu durumun nedeni ekonomik krizlerle hem dem olmuş bir jenerasyonunun şu an yönetici olmasından kaynaklanıyordur ve bu bir miktar maruz görülebilir. Çünkü, kısa aralıklarla krize giren bir ülkede uzun vadeli bir plan yapmak mümkün olmadığından fırtına da gemisini en iyi yöneten kaptanlara ihtiyaç duyulması da normaldir. Fakat, artık farklı bir dönem var. Ufku geniş, ajandasında bir dünya olan ve büyük düşünen yöneticilere ihtiyaç var.

Bu yöneticilerin yapması gerekenlere dair koca bir literatür kitap ve makale var ama ben de amatörce bunlara değineceğim ki ızdırabım bir nebze dinsin:

* Ekip kurarken sadece yönetmesi kolay emir erlerine değil iddialı ve yöneticiyi gerektiğinde yeni fikir ve önerileri ile zorlayabilecek kişilere yer vermekten korkulmamalı.

* Tüm işlere başlamadan önce üst ve altlarından fikirleri değerli kişilere danışılmalı ama kararı kendisi almalı ve aldığı kararı sahiplenmelidir. Bu sahiplenmeyi ekibe de hissettirmelidir.

* Kısa, Orta, Uzun vadeli önceliklerini belirlemelidir. Bunları zamanı geldikçe ekip ile paylaşmalı ve onları da işin bir parçası yapmalıdır.

* Fizibilite yapmadan hiç bir işe başlamamalıdır.

* Düzenli planlar ve üstüne düşünülmüş stratejilerle hareket edilmelidir. Hiss-i kablel vuku durumlardan mümkün oldukça kaçınılmalıdır.

* Tüm çözüm ortakları ile kazan-kazan ilişkisi kurmaya odaklanmalıdır. Kısa vadeli kendi çıkarı yerine uzun vadede güvene dayalı ilişkilere önem vermelidir.

* İnsiyatif almak konusunda korkak davranmamalı ve yine kısa vadede üstleri ile sorun yaşanmak pahasına uzun vadede getirisi olacak ve inandığı projelere girişebilmelidir.

* Veri toplama ve derlemeyi bir külfet değil işinin en temel parçası gibi görmeli ve gerekli organizasyonu yapabilmelidir.

Şimdilik bu kadar...İleride muhtemel bir edit yapabilirim.

Hiç yorum yok: