Şizofreni denen hastalığa düçar olmuş bir topluma mensup olduğumdan şüphelenmekteyim. Her ne kadar psikolojik bir rahatsızlık olup bireysel bazda değerlendirilmesi gerekse de bence şu an yurdum insanlarının oluşturduğu bu toplumun ruh halini en iyi bu şekilde tarif edebilirim.
Bir yandan, din, kültür ve ahlak bilgisine atıf yapan bir gelenek diğer yandan ölümüne kapitalist, şuursuzca tüketen ve değer yargılarını sadece kazandığı para ile sahip olunan metalarla ölçen bir yaşam pratiği. Bu ikisinin aynı bünyede barınması sonucunda da şizofrenik bir ortam çıkıyor karşımıza.
Benim gibi kafası karışmış, zihninin ırzına geçilmiş birinde bu toplumun nasıl bir tahribat yaptığını anlatmak için 29 harfli bir alfabenin imkanlarının yeterli olacağını sanmıyorum. Ruhumun röntgeninin çekilip, uygun ışık altında bakılması gerekir. Bunu yapabilecek kimsenin olmaması ise hasta olmaktan daha beter birşey. Allah kimsenin başına dermanı olmayan dert vermesin.
Güvensizlik, kuşku, aidiyetsizlik ve belirsizliğe karşı korku v.b.duygular bu toplumda yaşamanın yarattığı tahribattan sadece bir kısmı. Bunlara ilave olarak fıtratımda ki zaafları da eklersek, durumumun ne kadar vahim olduğunu belki anlatabilirim.
Bazen "herkes" gibi olmak istiyorum. Herkes gibi yaşarken herkes gibi olamamanın yorgunluğuna dayanamıyorum. Ama sonra bakıyorum herkes acaba kendi içinde dengeyi bulabilmiş mi ki? Ya da zannettiğim gibi bir "herkes" var mı? Eğer "herkes" benimle aynı şeyleri sorguluyorsa nasıl dayanıyorlar böyle yaşamaya? Yok eğer sorgulamıyorlarsa nasıl oluyor da sorgulamadan böyle koyun gibi yaşayabiliyorlar?
Sorular, sorular, sorular...