13 Eylül 2011 Salı

Samimiyete Meftun Olmak


Fiziki bünyemizin ihtiyaçlarını yemek içmek suretiyle karşılıyoruz fakat ruhumuzun ihtiyaçlarını aynı oranda karşıladığımızı söylemek pek mümkün değil. Çoğul cümleler kuruyorum zira benim de içinde bulunduğum modernlik sonrası dönemde yaşayan, yeni şehirleşen ve tüketim kalıpları itibari ile kapitalist olan insanların ortak sorununun ruhlarını aç bırakmak olduğunu düşünüyorum.

Yine fiziki bünye üzerinden bir benzetme yapacak olursam, yetersiz beslenme sonucunda insanların bünyelerinde çeşitli sorunlar çıkar. Demir eksikliği, vitamin eksiliği, protein eksikliği vb. Ruhi ihtiyaçların da eksiklikleri böyle bir sistematiğe alınacak olursa sevgi eksikliği, güven eksikliği, inanç eksikliği vb. olarak nitelenebilir.

Ben kendime buna benzer yarı materyalist bir analiz yaptığımda görüyorum ki ruhumun en çok samimiyete ihtiyacı var. Birilerine kayıtsız şartsız samimiyet hissetmek istiyorum. Herşeyi anlatabilmek, hakkında ne düşünüyorsam rahatça ve kırma korkusu olmadan söyleyebilmek, canım her istediğinde saate bakmadan arayabilmek, ortak zevklerimize göre birşeyler yapabilmek vs...

Halbuki, çok zor birşey istiyorum. Herkes ve tabii ben de çok meşgulüz.Birilerini tanımaya ayıracak hele de samimiyeti ilerletecek kadar vaktimiz kesinlikle yok. Samimiyetin olmadığı ortamda da en azından benim için güven mefhumu oluşmuyor. Medeniyetin gereği olarak minimum ölçüde insanlarla muhattap olup ortak alan olarak sadece kamusal alanları kullanarak bahsettiğim anlamda samimiyetin gelişmesi de mümkün değil zaten.

Peki, ruhumda inanılmaz derece de ihtiyaç duyduğum bu gıdayı nasıl alacağım? Aynı dünya görüşünü paylaştığım kişilerle dahi maddiyat işin içine girdiğinde, ya da karşı cinsle olan ilişkilerin çarpıklığından ya da makam mevki yüzünden bir şekilde yollarımız ayrı düşerken bu mümkün olabilecek mi?

İstediğim vıcık bir samimiyet değil. Kanka, canım, şekerim ... ile başlayan seslenme nidaları kuracak şekilde kalitesiz bir ilişki de istemiyorum. İstediğim kayıtsız şartsız bir gönül birlikteliği. Şeklen değil, gönülden samimiyet. Maskelerden arınmış, cinsiyetlerden arınmış, statülerden artınmış, maddiyattan arınmış bir samimiyet.

Yoksa, samimiyetle aramda bir aşk mı oluştu benim? Hani, kavuşamayanların aşkları artarmış ya ben de artık meftun mertebesinde miyim acaba?

6 yorum:

ayse dedi ki...

İlginç olan burada yazdıklarını bütün insanların istemesi ve karşılığında herkesin de yalnız olması. Bir problem var ama nerede bilemiyorum. Çok güzel ifade etmişsin.. İnşallah Allah çıkartır karşına.

Güllerevurgunum dedi ki...

Sorun şurada bence: Çok büyük EGO larımız var. Tahammül eksilliğini de eklersek sorun daha da katmerleşiyor.

Adsız dedi ki...

resimdeki harflerin bir anlamı var mı ?

Güllerevurgunum dedi ki...

http://askehli.blogcu.com/hazine-ararim-fesbilyan-7/8860950

resmin orjinali burada ama ben harflere kendimce ayrı bir anlam yüklemediğim gibi oradaki anlamı ile de kullanmadım. Cahil biriolarak sadece resim hoşuma gitti.

LeVaMi dedi ki...

maddi olarak kendimizi her acidan doyurmaya calsiyoruz ama bu mesguliyet icinde dedigin gibi bize en cok yarayacak olan seyi; ruhumuzun ilacini onu tamir etmeyi unutuyoruz.Samimiyet meselesine gelince bir ara bende bu mevzuya kafayi takimis ve cevremdeki insanlara bir goz attigimda farketmistimki o kadar cok samimiyetsiz kisi vardiki yanimda.Hala bazilarindan kurtulmaya calisiyorum bu arada:DDD

Güllerevurgunum dedi ki...

İsim ver Levami. Kim o kurtulmaya çalıştıkların? Büşra, Ayşe vs... :)

Aramızda kalacak söz:P