7 Kasım 2008 Cuma

Yurdumdan Haberler


Türk insanının sosyalleştiği ortamlar vardır. Bu sosyalleşme ortamlarında haremlik ve selamlık kültürü yaygın olarak uygulanır. Bizde bütün kastırmalara rağmen bar ve cafe kültürü Batı'da ki gibi oturmamıştır. Kendimi cafe de bir kızla tanışmaya çalışırken hayal bile edemiyorum. En iyi ihtimalle kafama çanta yerim herhalde :P Bar kültürü ise nerdeyse hiç yok. Tabii bunu derken genelleme yapıyorum ve kıyas noktam Batı standardları. Yoksa 10 yıl önceki yurdum insanı ile kıyaslamıyorum. Son dönemlerde bizde de Batı'ya öykünme ve çakma bir sosyalleşme/eğlence anlayışı oluştu.

Haremlik-selamlık konusuna dönersem, mesela, kadınlar düzenledikleri "gün"lerle kaynaşırlar. Ya da kadın matineleri vardı bir dönem. O tür ortamlarda sevgi pıtırcıkları olurlardı. Sonra, küçük dernekler, vakıflar ve partilerin kadın kolları da önemli geyiksel ortamlardır. Buna ilave edilecek ortamlar da vardır ama aklıma gelmiyor şu an.

Kadınların sosyalleştiği gibi erkeklerin sosyalleştiği ortamları da sayayım bari. En önemlisi kahveler. "Kıraathane" derlermiş eskiden ama bu artık manasız. Zira, kıraat okumak demek. Kahvelerde okunan tek şey arkadalarında çıplak kadın resimleri olan gazeteler :P Bu ortamlarda tecrübem yok ama kuvvetli gözlemlerim var. Dünyayı ve Türkiye'yi kurtaran işsiz güçsz insanların buluşma noktalarıdır bu mekânlar. Her türlü çapsızlık diz boyudur.

Ama ben yurdumun insanın nabzını hep berberlerde tutarım. Sokaktaki vatandaşın kahve hariç en çok gittiği sosyal ortamlar berberlerdir. Mesela bir berberin önünden akşam saatleri geçilirse içerisinin her daim kalabalık olduğu görülür. Nedeni ise, milletin o ortamı resmen geyiksel aktivite mecrası olarak kullanmasıdır. Kahvelerden farklı olarak her türlü insan gelir berbere. Zira, fizyoloik bir ihtiyaçtır saçları kestirmek ya da en azından şekil vermek. Ama benim için bu berber ortamı resmen sokaktaki vatandaşın nabzını tutma fırsatı veriyor. Son berber maceramda bu çerçevede geçti. Yurdum insanın en enteresan özelliğini birkez daha anladım. Her konuda bilgisi olmadan fikri olan bir yığın var bu ülkede. Adama sorsan en son okuduğu kitap "Cin Ali top oynuyor"dur ama sor Obama'nın başkanlığının yansımalarından FB'nin Arsenal maçında alacağı sonuca, ordan Ergenekon'dan ekonomik krize kadar her mevzuya dair fikri vardır. Adama iki kelime edersin sonra ya adam sana gıcık olur ya da "abi" demeye başlar :) Ortası yoktur.

Bu profil analizinden sonra gelelim, yurdumun son durumuna:

İlk olarak, piyasa ayvayı yemiş. İşsizlik ve işsizlik korkusu iç içe geçmiş ve büyük bir sorun olmuş durumda. Her an trajik bir hale gelebilir. Sokaktaki vatandaş korku içinde bekliyor.

Sonrasında, artık doğan grubu medyası maymun olmuş durumda. İnanan çok az insan var bu gruba. Kimse ciddeye almıyor. Herkes artık gündemin ne olduğunu aşağı yukarı farketmiş durumda. Manipülasyonlar artık eskisi kadar etkili değil. Tabii, tamamen etkisiz demek doğru değil ama 28 şubatı bizzat hatırladığımı düşünürsek aradaki fark muazzam.

İktidar da yıpranmış belli. Ama başka bir sorun var. Alternatif kim olacak sorusuna cevap veren yok. "Bunlar hiç olmazsa çalışıyor" fikri hakim.

Metrobüs çok seviliyor. Medyaya yansıyanın dışında bir haberde bu. Ben çok alakadar değildim ama fikir edinmiş oldum.

FB li olmak acayip ızdırap verici. Gelen geçenin maskarası olunmuş durumda. Ama napalım aşk böle bişi katlanıyoruz. Acıların çocuğu olduk resmen :-(

1.5 saatlik berber izlenimlerim bu şekildeydi. Sonuç itibari ile genel nabzın ölçülmesi güzeldi ama hem beklemek hem de traş olmak hiç eğlenceli değildi.

Hiç yorum yok: