27 Haziran 2009 Cumartesi

Buram Buram Anadolu- Adıyaman


Genel itibari ile bir şeyleri seri halinde yazmayı seviyorum sanırım. Benim gibi beyaz türk aday adayı olan biri olarak Anadolu ile ilgili yazı yazmak ise tam bir ironi olsa gerek. Daha önce yazdığım Sivas yazısına müteakip Adıyaman ile devam ediyorum.


Normalde Anadolu şehirleri denince benim sadece Ankara aklıma gelir. Türkiye'nin en büyük köyüdür Ankara ama yeni işim dolayısıyla artık aklıma geldiğinde bile acayip gelen yerlere gitme durumum oluyor. Adıyaman'da o yerlerden biri. İlginç bir yer demek isterdim Adıyaman için ama maalesef değil. İlginç olan tek şey nereye kafanızı çevirseniz gördüğünüz bozkır. Bir şehir bu kadar mı kuru olur? Sivas'ta bile bir iki nehir dere neyim vardı. Burada hiç bir şey yok.


Halkı ile ilgili çok birşey söylemem mümkün değil ama sanırım iyi insanlar. Tam bir doğu şehri değil ama gelişmemiş olduğundan bir kayseri ya da Antep te değil. Arada kalmış. Ama zaten su olmayan birşehrin gelişmesi mümkün de değil.


Şehirin bir ucundan diğerine bisikletle bile gidilir. Havaalanı ise Bakırköy otobüs durağı kadar. Bir insanın Adıyaman'da yaşaması için sanırım Adıyaman'lı olması gerekir. Zira başka bir neden göremiyorum. Feodal bir tarım şehri. Neredeyse hiç sanayi yok ya da küçük atölye ebatında organizasyonlar.


Şehrin hiçbir büyük şehirle doğru düzgün ulaşım bağlantısı yok. Urfa ve Antep en yakınları ama yolları o kadar kötü ki yolculuk esnasında midem bulandı.


Umarım birgün Adıyaman'ın güzelliklerini de anlatacak yazı yazabilirim ama şu an güzel birşey aklıma gelmiyor. Tabii en ünlü yeri olan Nemrut'a çıkmak fırsatı bulabilsem belki herşey farklı olacaktı. Zira, ciddi bir turistik merkez olmuş Nemrut ve özellikle iç turizm için gelenleri rahatlıkla görebilirsiniz. Belki bu tür tursitik aktivite olması dolayısıyla şehir halkının bakış açısı mesela bir Malatya'ya göre biraz daha ılıman geldi bana. Giysilere dahi yansıyan bir fark bu.


Ama ne olursa olsun Adıyaman yalnızca Adıyaman....

Hiç yorum yok: