26 Şubat 2009 Perşembe

Yüreğimi Gözyaşlarımla Yıkamam Lazım


Bu yazı, öyle ara ara hey heylerim geldiğinde kendimi iyi hissetmek için çizittirdiğim yarı tripsel yazılardan biri değil. Bir tür kendimle hesaplaşma.


İçimin kuruduğunu hissediyorum bugünlerde. Hani o hep şikayet ettiğim sıradan hayatın esiri olmanın bir sonucu bu. Hayatımı nemlendirip yeşerten şey olan bir dava, bir ideal, bir hayal uğruna yaşayabilmenin eksikliğinin içimde yarattığı vakum, içimi kuruttu.


Ağlamaya ihtiyacım var. Ağlamak sadece kadınlara has bir olgu değil. Hiç bir zaman da öyle algılamadım. Kendimin insan gibi hissettiren bir duygu. Eğer ağlayamayacak biri olsaydım, kuruyan kalbimi nasıl tekrar hayata döndürebilirdim ki? Hiç olmasa hala ağlayabiliyorum.


Değiştiremediğim herşeye ağlıyorum. Bütün adaletsizliklere, bütün haksızlıklıklara, bütün kötülüklere ve bunların sonuncunda acı çekenlere ağlıyorum. Ama en çokta kendime ağlıyorum.


Zavallı ben...Bana verilen tüm nimetlerin bir türlü hakkını veremiyorum. Yarın birgün hesapları sorulacak olan zaaflarımdan bir türlü kurtulamıyorum. Hani, nerde kâmil insan olma amacı? Hani nerde, kendin için değil başkaları için yaşamak ve dünyaya çivi çakma hülyaları?Değiştirebileceğim şeyleri bile değiştirme iradesinden yoksun olmama ağlıyorum.


Neden daha güçlü olamıyorum ki? Neden değerlerime uygun yaşayamıyorum ki?


ve neden daha sık ağlayıp günahlarımla ve zaflarımla yüzleşmiyorum ki?

1 yorum:

e.d dedi ki...

Ağlamak gülmeye giden yolda pekiştirici neden olabilir kimi zaman. Kendine haksızlık ettiğin oluyordur belki sık sık. Çok malup hissedersen hayata dair işlerin rehavetidir de geç bence. Düşünülmesini düşünmek, düşündürmeye çalışmak seni de yorar bi yerden sonra...