8 Ocak 2009 Perşembe

Gazze'de Bir Osmanlı Askerinin Not Defteri


“Ne bir dua ne Fatiha isterim sizlerden. İntikam… Ah intikam!..

Geçmeyiniz bizlerden..”

Tam doksan iki yıl önce, bugünlerde İsrail ordusunun kıyımlarını izlediğimiz Gazze'de, dönemin ABD'si olan İngilizlerle savaşan Osmanlı askerleri içinde, kendi deyimiyle “Anadolu'dan kopup gelen” Mehmed Hüseyin Çavuş'un not defterinden çıkan anıların arasında bulunan şiirlerden birinin son dörtlüğü bu.

Sabahın köründe yine harap oldum. Yine kalbim yerinden oynadı ve yine ağladım. Aşağılandığımı hissettim. Bizim olanın elimizden nasıl alındığını bilmek ve aldıkları şeye neler yaptıklarını izlemek çok ağır geldi.

Niye biz böyle olduk? Neden bizim olan şeyleri koruyamayacak kadar küçüldük. Bu zillet nedir? Gazze'yi savunan Mehmetçik bir hiç uğruna mı şehit oldu? Derdi neydi orada kendinin 3 katı sayıdaki İngilizlerle savaşıyordu? Onlar aptal da biz mi akıllıyız?

Moralimi ise sadece küçük bir haber düzeltti. Dış işleri bakanlığı, İsrail dışişleri bakanının ziyaret isteğini reddetmiş. Hele şükür, en azından artık posta koyabiliyoruz.

Bunun bir bedeli olacaktır. Yakında PKK nın azması, büyük şehirlerde bombaların patlatılması, bir kaç politikacı, yazar veya öğretim görevlisine suikastler izleyebiliriz. Ama zilletten kurtulmanın bedeli vardır ve ben bu bedeli ödemeye razıyım. Yeterki artık gözyaşlarım sevindiğim için aksın. (Ölecek olan sen değilsin tabi, konuşması kolay deme! Ben hergün ölmekten ya da zillet içinde yaşamaktansa bir kere ölmeye razıyım)

Mehmetçiği Lübnan'da olduğu gibi Gazze'de de görmek istiyorum. Biz gitmezsek başkaları gidecek ve o başkaları hiçbir şey yapmayacaklar. Srebrenica'da 30 bin Boşnağı, Sırplar keserken bölgeyi koruyan (!) Hollandalı BM askerleri herşey olup biterken tek bir kurşun dahi atmamışlardı. (Ben o insanlardan sağ kalabilenlerle konuştum ve o gün bugündür başka bir insanım) Biz o gün orada yoktuk ve olan oldu. Bizim insanımızdı orada kesilenler. Güneydoğuda ki insanımızdan hiçbir farkı olmayan Türkçe bilen, bizim dinimizden olan, bize hayranlık duyan, bizim yemeklerimizi yiyen insanlardı hepsi. Böyle olduğu içinde hayatlarından oldular.

Sen ne kadar "yurtta sulh cihanda sulh" dersen de, bu iş öyle olmuyor. Senin sadece yüzyıl önce bıraktığın bütün coğrafya ateşler içinde. Emanet olarak bıraktığımız yerlere geri dönüp bu ateşi söndürmemiz lazım. Bizden başka bunu yapabilecek kimse yok.

Artık uyan ve harekete geç !

Hiç yorum yok: